İşaret Levhasına Değil, İşaret Edilene Bak

Bu metin aslında kadim metafizik anlayışların iki farklı eksenini karşı karşıya getiriyor: Yunan felsefesi ile İslam metafiziği.
Aşağıda bunu akademik bir çerçevede, felsefî–tarihsel–ontolojik boyutlarıyla çözümleyelim.


1. Yunan Metafiziği: Ezeli ve Ebedi Kozmos

Kadim Yunan düşüncesinde, özellikle Aristoteles ve Platon çizgisinde, “yaratma” (creatio ex nihilo) kavramı bulunmaz.
Evren, ezelî (başlangıçsız) ve ebedî (sonsuz) olarak var kabul edilir.

  • Aristoteles, evrenin bir ilk hareket ettirici (theos) tarafından harekete geçirildiğini ama yaratılmadığını savunur.
  • Bu Tanrı, evreni yaratmaz; evren zaten vardır, yalnızca düzenini sürdürür.
  • Platon ise “Demiurgos” (ustabaşı, şekillendirici) fikrini ortaya koyar: Evren, var olmayan bir şeyden değil, “kaotik madde”den şekillendirilmiştir.

Dolayısıyla Yunanlı için evren, varlığın aslıdır; insan ise onun içinde geçici bir gezgindir.
Evrenin ebediliği karşısında insanın faniliği, Yunan felsefesini kozmolojik bir realizme yöneltmiştir.
İnsanın görevi “evreni anlamak”, yani logos’u (aklî düzeni) kavramaktır.


2. İslam Metafiziği: Sonlu Âlem, Ölümsüz Ruh

İslam metafiziğinde ise durum tersinedir.
Evren yaratılmıştır (muhdes), yani sonludur; başlangıcı vardır ve “yoktan var edilmiştir” (creatio ex nihilo).

“Allah gökleri ve yeri yoktan var etti” (Bakara 117).

Ancak insan ruhu, Allah’tan bir “nefha” (üfleme) taşıdığı için, ölümsüzdür.
İnsanın ontolojik konumu evrenden üstündür çünkü ruhu, ilâhî kökene sahiptir.
Bu yüzden Müslüman düşünür için asıl yurt âhirettir, bu dünya ise geçici bir menzildir.

İslam düşüncesi, bu yönüyle metafiziği teolojik temele oturtur:
Varlık, Allah’tan gelir ve tekrar O’na döner (اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ).
Yani varlık döngüsü değil, tektanrılı bir varlık akışı söz konusudur.


3. Ontolojik Dönüşüm: Kozmostan Tanrısal Merkeze

Bu iki bakış arasındaki fark, düşünce tarihinin yönünü kökten değiştirmiştir:

PerspektifEvrenİnsanTanrıVarlığın Yönü
YunanEzeli–ebedi, Tanrı’nın eş varlığıSonlu, geçiciEvrenin düzeniyle özdeşDöngüsel
İslamYaratılmış, sonluRuhuyla ölümsüzYaratıcı, aşkınTek yönlü (Allah’tan Allah’a)

Yunanlı evrende kalır; Müslüman evrenden geçer.
Yunan için “varlık” nihai hakikattir; Müslüman için “Varlığın Sahibi” nihai hakikattir.


4. Sembolizm: Âlem Bir İşarettir (Âyet)

Son bölümdeki işaret levhası benzetmesi, tasavvufî epistemolojinin özüdür:
Âlem, “âyet”tir — yani işaret, delil, sembol.

İbn Arabî’nin ifadesiyle:

“Her şey Allah’ın bir ismini gösterir.
Kim bu ismi görür, o şeyde Allah’ı bulur; kim takılır, put yapar.”

Dolayısıyla âleme hayran olmak gaflettir; âlemin gösterdiği Yüce Kaynak’a yönelmek gerekir.
Buna işaret epistemolojisi denir:
Varlık, kendi başına amaç değil, gösterendir.

İşaret levhası örneği bu anlamda muazzam bir metafordur:
Levhanın ışığına değil, işaret ettiği yöne yürümek gerekir.


5. Sonuç: Felsefeden Hikmete Geçiş

Bu metafizik fark, insanın bilgi, ahlâk ve varlık anlayışını belirler:

  • Yunan düşüncesi “bilgi = evrenin düzenini anlamak” der.
  • İslam düşüncesi “hikmet = varlığın kaynağını idrak etmek” der.

Biri kâinatın yasalarını inceler, diğeri yaratılışın anlamını kavrar.
Birinde akıl merkezdedir, diğerinde kalp.
İkisi birleştiğinde ise insan-ı kâmil ortaya çıkar:
Evreni akılla anlamak, ama kalple ötesine yönelmek.


Share this content:

Bir yanıt verin