Ümmetin insanlık üzerindeki şahidlik görevi, Resûl’ün ümmet üzerindeki şahidliği.
Bakara 143 ; Elmalılı Hamdi Yazır’ın pasajından alıntı ,kolay Türkçesi ve Ayetin açıklamasını şöyle yapabiliriz.
Allah, Peygamberi Muhammed’i doğru yola eriştirdi. Ey Muhammed’in ümmeti! Sizi de böylece orta, dengeli, uyumlu ve hayırlı bir ümmet yaptı. Böylece siz, diğer insanlara sözünüzle, davranışınızla ve hâlinizle örnek ve adaletli bir şahit olasınız.
“Şehid” kelimesi burada “şahit” anlamındadır. Şahit, hakikati bilen ve tarafsız şekilde söyleyen, sözüne güvenilen kişidir. Müslüman ümmet de bu anlamda insanlık için örnek ve delil olacak bir konuma getirilmiştir.
Hz. Peygamber ümmetin önderi ve şahididir. Müslümanlar da diğer kavimlere örnek ve rehber olmalıdır. Eğer Kitap ve Sünnet’e göre yaşarlarsa, ümmetin birliği (icma) hak bir delil olur. Ama bunu terk ederlerse başka milletlere uymak zorunda kalır, hürriyetlerini kaybederler.
Ahirette diğer ümmetler peygamberlerini inkâr edecek, Allah şahit isteyecek. O zaman Muhammed ümmeti, Kur’an ve Peygamber’in haberini şahit gösterecek. Peygamberimiz de ümmetine şahitlik edip onları tezkiye edecektir.
Kıble meselesinde ise, önce Mekke’de Kâbe’ye, sonra Medine’de Kudüs’e yönelindi. Bu değişim bir imtihandı. Sonra yeniden Kâbe kıble kılındı. Bu bazılarını rahatsız etti, bazılarını sevindirdi. Ancak Allah’ın emriyle yapılan bu değişim, imanda sebat edenlere ağır gelmedi. Daha önce kılınan namazlar boşa gitmedi. Çünkü Allah şefkatli ve merhametlidir, kullarının iyiliklerini zayi etmez.
Madde Madde Ne Demek İstiyor
- Allah, Muhammed ümmetini vasat (orta ve dengeli) ümmet yaptı.
- Bu ümmetin görevi: insanlığa şahitlik etmek, örnek olmak, adaletle önderlik yapmak.
- “Şehid” burada şahit demektir: tarafsız, güvenilir, doğruyu söyleyen kişi.
- Müslümanlar Kitap ve Sünnet’e göre yaşarsa ümmetin birliği (icma) hak bir delil olur.
- Peygamber Efendimiz ümmete önder ve şahittir.
- Diğer milletler Müslümanlara değil, Müslümanlar onlara örnek olmalıdır.
- Ahirette Muhammed ümmeti, diğer peygamberlerin ümmetlerine karşı şahitlik yapacaktır.
- Kıble değişikliği (Kudüs’ten Kâbe’ye dönülmesi) bir imtihandı.
- İmanda sabit olanlara bu değişim ağır gelmez; Allah onların ibadetlerini zayi etmez.
- Önceden kılınan namazlar da Allah katında geçerlidir.
- Allah kullarına karşı şefkatli ve merhametlidir, emirleri asla zarar vermez.
Harika, şimdi sana Elmalılı’nın bu pasajını tasavvufî bir okumayla açayım. Çünkü burada hem “vasat ümmet” hem de “şahitlik” kavramı, İbn Arabî’den Gazâlî’ye kadar bütün sûfîlerin derin işaretlerle yorumladığı meselelerdir.
Tasavvufî Yorum
1. Vasat (Orta) Ümmet’in Sırrı
- “Vasat” kelimesi sadece “orta” değil, aynı zamanda denge, ölçü, merkez demektir.
- Tasavvufta bu, **“itidal makamı”**dır: ne ifrat (aşırılık), ne tefrit (eksiklik), tam denge.
- İbn Arabî’ye göre “vasat ümmet”, Allah’ın isimleri arasında Cemâl (merhamet) ile Celâl (heybet) arasındaki dengeyi taşır. Yani hem rahmetin hem de adaletin yeryüzündeki mazharıdır.
- Bu yüzden ümmet-i Muhammed, Hakk’ın sıfatlarının dengeli tecellisine mazhar olan bir topluluktur.
2. Şahitlik Meselesi
- Tasavvufta “şehid” (şahit) kelimesi, “Allah’ı görür gibi yaşayan” (ihsan makamı) anlamıyla örtüşür.
- Sûfîler için şahitlik, sadece mahkeme tanıklığı değil; hakikati görme, hakikati göstermedir.
- Yani mü’min, kendi hâliyle, ahlâkıyla, zikriyle ve muamelesiyle Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eder.
- “Siz insanlara şahit olun, Resûl de size şahit olsun” ifadesi, aslında velâyet zincirini gösterir:
- Allah → Resûl → Ümmet
- Velayet, Allah’tan Resûl’e, Resûl’den ümmete geçer.
3. İcmâ ve Hakikatin Ortaklığı
- Elmalılı’nın “ümmetin icmâı delildir” sözü, sûfî dilinde “hakikat ehlinin kalpte birleşmesi” olarak da anlaşılır.
- Gerçek velîler, Kitap ve Sünnet’te birleşince, onların ortak hali Hak’tan gelen bir şehadet olur.
- Yani tasavvufta icmâ, sadece fıkhî değil, kalplerin aynı nura yönelmesidir.
4. Kıble Değişiminin Batınî Anlamı
- Kudüs’ten Kâbe’ye dönüş, sadece yön değişimi değil, kalbin yönünün belirlenmesidir.
- Kudüs, daha çok “eski şeriatların hatırası”, aklın ve tarihin yönüdür.
- Kâbe ise tevhidin merkezi, kalbin hakikat kıblesidir.
- Bu değişim, sûfîler için “zahiri akıldan batınî kalbe yolculuk” gibidir.
- Gerçek kıble, insanın kendi kalbinde Allah’a yönelmesidir.
5. İmtihanın Hikmeti
- Kıble değişikliğinde kimileri sarsıldı. Tasavvufta bu, **“seyr u sülûk yolunda imtihanlar”**a benzer.
- Hak yolcusu, zahiren değişen işaretlere değil, değişmeyen hakikate bakar.
- Allah’ın emirlerinde asıl olan, kulun teslimiyetidir. Bu da kalpte sabit imanın işaretidir.
6. Merhametin Kaynağı
- “Allah sizin namazlarınızı zayi etmez” ifadesi, sûfîler için şu manayı taşır:
- Hak yolunda atılan hiçbir adım, çekilen hiçbir çile, dökülen hiçbir gözyaşı boşa gitmez.
- Çünkü Allah Rauf ve Rahîmtir; kullarının gayretini kendi katında saklar.
- Bu, sûfînin kalbine emniyet verir: “Benim ibadetim, zikrim, gayretim kaybolmaz.”
Özetle Tasavvufî Mesajlar
- Vasat ümmet = Hakk’ın isimlerinin dengeli tecellisi
- Şahitlik = hakikati görme ve gösterme, hâl ile Allah’a işaret etme
- İcmâ = kalplerin Hak nurunda birleşmesi
- Kıble değişimi = akıldan kalbe, zahirden batına yönelmek
- İmtihan = değişmeyen hakikate bağlılık sınavı
- Allah’ın rahmeti = kulun hiçbir çabasını boşa çıkarmayan ilahi lütuf
Bu ayeti ve Elmalılı’nın açıklamasını İbn Arabî’nin vahdet-i vücûd (varlığın birliği) anlayışıyla okuyalım. Çünkü İbn Arabî’ye göre ümmetin vasatlığı, şahitliği ve kıble meselesi, sadece şer’î değil, varoluşsal ve evrensel bir hakikati gösterir.
1. Vasat Ümmet ve Kozmik Denge
- İbn Arabî’ye göre “vasat ümmet”, varlık mertebelerinin ortasında duran insandır.
- İnsan, Allah’ın isimlerinin tümünü taşıyan kâmil aynadır.
- Ümmet-i Muhammed ise bu “insan-ı kâmil hakikati”nin kolektif tezahürüdür.
- Yani vasat ümmet, âlemin “orta direği” (kutb) gibidir:
- Bir ucu gayb âlemine,
- Diğer ucu şehadet âlemine bağlıdır.
- Böylece ümmet, Cemâl (güzellik-merhamet) ve Celâl (heybet-adalet) sıfatlarının tam ortasında denge noktasıdır.
2. Şahitlik ve Varlığın Tanıklığı
- “Siz insanlar üzerine şahit olun” ayeti, İbn Arabî’de daha geniştir:
- Her şey Hakk’ın varlığına şahitlik eder.
- Taş, ağaç, yıldız, insan – hepsi varoluşuyla Allah’ın birliğini gösterir.
- Ancak insan-ı kâmil ve ümmet-i Muhammed bu şahitliği bilinçli şekilde yapar.
- Onlar sadece varlıklarıyla değil, bilgi ve idrakleriyle de şahitlik eden kimselerdir.
- Peygamber ümmete, ümmet insanlığa, insanlık da bütün mahlûkata şahitlik eder. Böylece bir şahitlik zinciri kurulur.
3. Kıble Değişiminin Hakikati
- Kudüs → Kâbe yön değişimi, İbn Arabî için suret değişimidir; hakikatte ise Hakk’a yöneliş değişmez.
- Kıble, dışta bir yön gibi görünür, fakat batında kalbin Hak ile yönelişidir.
- İbn Arabî der ki: “Nereye dönerseniz dönün, Allah’ın vechi oradadır.” (Bakara 2/115)
- Yani gerçek kıble mekân değildir; Allah’ın yüzüdür (vechullah).
- Kudüs’ten Kâbe’ye dönüş, ümmeti zahiren ayırmış, batında ise onları tevhidin merkezine toplamıştır.
4. İmtihanın Varlık Boyutu
- İbn Arabî’ye göre imtihan, hakkın hakikati ile sûretlerin çelişkisinden doğar.
- İnsan, sûretlerde değişim görür (kıble değişir), ama hakikatte değişmez olanı fark ederse, “sabitten şaşmayan” olur.
- Hakikat yolcusu (sâlik) için esas olan, değişen formlara değil, değişmeyen hakikate bağlanmaktır.
5. İcmâ ve Vahdet
- Elmalılı’nın “ümmetin icmâı delildir” sözü, İbn Arabî’nin dilinde şunu ifade eder:
- Hakk’ın birliği, ümmetin kalplerinde topluca tecelli ederse, orada hata yoktur.
- Bu yüzden sûfîlere göre gerçek icmâ, sadece zahirî görüş birliği değil, kalplerin Allah’ın nurunda birleşmesidir.
6. Allah’ın Merhameti ve Varlığın Korunması
- “Allah sizin amellerinizi zayi etmez” ifadesi, İbn Arabî’ye göre daha derindir:
- Çünkü aslında hiçbir şey zayi olmaz.
- Her fiil, her ibadet, her nefes Allah’ın ilminde sabittir.
- Bu, vahdet-i vücûd açısından şunu gösterir:
- İnsan, Allah’ın varlığı içinde hareket eder.
- O halde insanın yaptığı hiçbir şey Hakk’ın ilminden düşmez, kaybolmaz.
Özetle Vahdet-i Vücûd Perspektifi
- Vasat ümmet = İnsan-ı kâmil topluluğu, ilahî isimlerin dengeli mazharı.
- Şahitlik = Varlığın Allah’a işaret etmesi, insan-ı kâmilin bilinçli tanıklığı.
- Kıble = Zahirde yön, batında Allah’ın yüzü; asıl kıble kalptedir.
- İmtihan = Sûretlerin değişiminde sabit hakikati görebilme yeteneği.
- İcmâ = Kalplerin Hak nurunda birleşmesi, tecellîde vahdet.
- Allah’ın merhameti = Amellerin asla kaybolmaması, çünkü her şey Hakk’ın ilminde sabittir.