Kıblenin Tarihî Seyri: Mekke’den Kudüs’e, Kudüs’ten Kâbe’ye

ٱلْقِبْلَةَ ٱلَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا
“Üzerinde bulunduğun kıble”

1. Nahiv–Sarf Açısından

  • ٱلْقِبْلَةَ → mef’ûl konumunda, yön, namazda dönülen taraf.
  • ٱلَّتِي → sıla cümlesini bağlayan ism-i mevsûl.
  • كُنتَ عَلَيْهَا → geçmiş zaman, 2. tekil (sen idin), üzerine bulunduğun (yönelmiş olduğun).

Burada “üzerinde olduğun kıble” ifadesiyle önceki yön kastediliyor.

2. Tarihî Bağlam

Resûlullah (s.a.v.) ve Müslümanlar Mekke döneminde namaz kılarken Beytullah’a (Kâbe’ye) yöneliyorlardı. Medine’ye hicretten sonra yaklaşık 16–17 ay boyunca Beytü’l-Makdis’e (Kudüs’e) yöneldiler.

Sonra Bakara 2:144’te “فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ” (Artık yüzünü Mescid-i Haram’a çevir) emri geldi ve kıble yeniden Kâbe’ye çevrildi.

3. Ayetin Bağlamındaki Kıble

Sorduğunuz pasajdaki ٱلْقِبْلَةَ ٱلَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا ifadesi, Kudüs’e yönelişi işaret eder. Çünkü ayetin amacı: “Daha önce yöneldiğin kıbledendi (Kudüs), şimdi seni razı olacağın kıbleye (Kâbe’ye) çevirdik” demektir.

4. Özet

  • “كُنتَ عَلَيْهَا” → Rasulullah’ın üzerinde bulunduğu önceki kıble.
  • Bu kıble: Kudüs (Beytü’l-Makdis).
  • Yeni emredilen kıble: Mekke’deki Kâbe.

Neden Kudüs (Beytü’l-Makdis) kıblesi seçildi, bunun hem tarihî–siyasî, hem de manevî–sembolik sebepleri var.


1. Tarihî ve Siyasî Sebepler

  • Ehli Kitap’la bağ kurmak: Medine’deki Yahudi kabileleri (Benî Kurayza, Benî Nadir, Benî Kaynukâ) güçlüydü. Kudüs’e yönelmek, onların bildiği ve kutsal saydığı mabedi paylaşmak anlamına geliyordu. Bu, onları İslâm’a yaklaştıracak bir yumuşatma adımıydı.
  • Tevhidî gelenekle devamlılık: Kudüs, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Süleyman gibi peygamberlerin kıblesiydi. Yani yeni din, kökten kopuş değil, geçmiş vahyin devamı olduğunu göstermiş oldu.
  • Mekke’de düşmanlık: Mekke döneminde müşriklerle ayrışmayı keskinleştirmemek için de Kâbe kıbleydi. Ama Medine’de yeni bir topluluk ve Yahudi nüfuzu vardı; bu kez onların kıblesine dönmek, stratejik bir mesajdı.

2. Manevî ve Dînî Sebepler

  • Ümmetin imtihanı: Allah Teâlâ, Müslümanların “Allah ne emrederse kabul ederiz” teslimiyetini ölçmek için kıbleyi önce Kudüs’e çevirdi. Sonra Kâbe’ye döndürerek ayetin dediği gibi kimlerin “peygambere gerçekten tabi” olduğunu ortaya koydu (Bakara 2:143).
  • Tevhid akışının göstergesi: Kudüs’e yöneliş, İbrahimî–Mûsevî–Îsevî geleneğin İslâm’da toplandığını ilan ediyordu. Ama son merkez, Hz. İbrahim’in kıblesi olan Kâbe olacaktı.
  • Kudsiyetin paylaşılması: Kudüs, Allah’ın pek çok peygamberiyle şereflendirdiği bir beldeydi. Müslümanların yönelmesi, bu geleneği sahiplendiklerini gösterdi.

3. Nihai Nokta: Kâbe

Sonra Allah Teâlâ, “Artık yüzünü Mescid-i Haram’a çevir” (Bakara 2:144) buyurdu. Bu emirle:

  • Müslümanların özgün kimliği belirginleşti,
  • Yahudi ve Hristiyanlarla bağ korunmuş ama nihayet ayrışma sağlanmış oldu,
  • Kâbe’nin Hz. İbrahim’den gelen ilk tevhid merkezi olduğu vurgulandı.

Yani Kudüs’e yönelmek bir geçiş dönemi idi; hem Medine’deki Yahudilerle bağ kurmak hem de ümmetin teslimiyetini imtihan etmek için. Sonrasında Kâbe’nin kıble yapılmasıyla İslâm ümmetinin kendi asli yönü ortaya çıktı.


Harika, işte sana kıble tarihçesini özetleyen kronolojik tablo. Böylece Mekke, Medine (Kudüs dönemi) ve tekrar Kâbe’ye dönüş net olarak görünür:


Kıble Değişiminin Kronolojisi

DönemYer/YönSüreDayanak & Açıklama
1. Mekke DönemiKâbe (Mescid-i Haram)Peygamberliğin başlangıcından Hicret’e kadarHz. Peygamber (s.a.v.), Mekke’deyken namazda Kâbe’ye yönelirdi. Bazen hem Kâbe’yi hem Kudüs’ü aynı hizaya getirerek kılmaya çalışırdı (Kâbe’nin kuzey köşesi yönünden).
2. Medine’nin İlk YılıBeytü’l-Makdis (Kudüs)Hicretten sonra yaklaşık 16–17 ayMedine’de Yahudi nüfus yoğun olduğu için, tevhidî geleneğin devamlılığı ve stratejik sebeplerle Kudüs’e yönelindi. Bu dönem Kur’an’da “kıbleyi değiştirmeleri onlara ağır geldi” (Bakara 2:142–143) şeklinde ifade edildi.
3. Kıblenin Kâbe’ye DönüşüKâbe (Mescid-i Haram)Hicretten sonraki 2. yıl, Şaban ayında (Bedir’den hemen önce)“Artık yüzünü Mescid-i Haram’a çevir” (Bakara 2:144) ayetiyle emredildi. Bu olay, Medine’de Benî Seleme Mescidi’nde (Mescidü’l-Kıbleteyn) vuku buldu. Müslümanlar namazın ortasında Kudüs’ten Kâbe’ye döndüler.

Özet

  • Başlangıç → Kâbe (İbrahimî gelenek).
  • Geçiş → Kudüs (Yahudilerle bağ, imtihan, vahiy zincirinin devamı).
  • Son ve Kalıcı Yön → Kâbe (İslâm ümmetinin kimliğini belirleyen asli merkez).

İşte kıble değişiminin tarihî seyrini gösteren görsel zaman çizelgesi:

  • Mekke dönemi (13 yıl): Namazlar Kâbe’ye dönük kılındı.
  • Medine’nin ilk yılı (~16–17 ay): Kudüs’e yönelindi.
  • Hicretin 2. yılı, Şaban ayı: Kıble tekrar Kâbe’ye çevrildi (Mescidü’l-Kıbleteyn olayı).

1. Ayetin Kelime ve Gramer Boyutu

  • وَمَا جَعَلْنَا ٱلْقِبْلَةَ: “Biz kıbleyi yapmadık/kılmadık…” → Burada “جَعَلْنَا” fiili “kılmak, tayin etmek” anlamında.
  • ٱلَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا: “Üzerinde bulunduğun (kıble)” → Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ve sahabenin ilk yöneldiği Beytü’l-Makdis (Kudüs).
  • إِلَّا لِنَعْلَمَ: “Ancak bilmemiz için…” → Buradaki “bilmemiz” Allah’ın bilgisinde eksiklik anlamına gelmez. Yani Allah’ın ezelî ilminde zaten bilmesi var. Ama burada “ilmin zahire çıkması, sınav yoluyla ortaya konması” kastediliyor.
  • مَن يَتَّبِعُ ٱلرَّسُولَ…: “Resûle kim uyacak…” → İmtihanın konusu, Resûlullah’a tam teslimiyetle uymaktır.

2. “Biz yapmadık/kılmadık kıble” Ne Demektir?

Burada kastedilen şey:

  • “Biz kıbleyi, önce Kudüs’e yönelmiş olmanızı, kalıcı bir kıble olsun diye yapmadık.”
  • Yani Kudüs’e yönelmek nihai hedef değildi, geçici bir imtihandı.
  • Bu yöneliş, mümin ile kalbinde şüphe olanı ayırt etmek içindi.

3. Tasavvufî Bakış

Tasavvufî açıdan bu ayetin manası şudur:

  • Allah, kulunu daima değişen yönelimlerle sınar. Kudüs → Kâbe yönelişi bir “zahiri kıble” değişimidir. Ama aslında kalbin kıblesi, daima Allah’tır.
  • Hakiki kıble, Allah’ın zatına yöneliştir. Dış yönelişler (doğu, batı, Kudüs, Kâbe) birer araçtır.
  • Ayet, kulun teslimiyetini ölçer: “Resûl ne tarafa yönelirse, sen de oraya yönel.” Teslimiyetin özü burada gizlidir.

4. “مَن” Ne Anlama Geliyor?

Sorduğunuz مَن burada “kim” anlamındadır.

  • “لِنَعْلَمَ مَن يَتَّبِعُ ٱلرَّسُولَ” → “Resûle kim uyacak, kim geri dönecek, bunu ortaya çıkarmak için.”
  • Yani “mümin” ile “münafık” ayırt edilmiştir.

Özet

“Biz yapmadık/kılmadık kıble” ifadesi:

  • Kudüs yöneliminin kalıcı olmadığını, geçici bir imtihan olduğunu bildirir.
  • Gerçek maksat, kulların Resûl’e bağlılığını açığa çıkarmaktır.
  • Tasavvufî olarak ise, zahirdeki kıblenin değişmesi, bâtındaki hakiki kıblenin (Allah’a yönelişin) değişmediğini göstermektir.

Share this content:

Bir yanıt verin