Xi Jinping’in Türkiye’yi “bağımsızlık ruhuna sahip, Küresel Güney’in yükselen, önemli ve büyük bir ülkesi” şeklinde nitelemesi birkaç düzlemde akademik olarak yorumlanabilir:
1. Bağımsızlık Ruhu
- Tarihsel Boyut: Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı, anti-emperyalist bir bağımsızlık mücadelesi olarak dünya tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu yönüyle Türkiye, Batı dışı toplumların sömürgecilik karşıtı direnişlerinde model teşkil etmiştir. Xi’nin “bağımsızlık ruhu” ifadesi, bu tarihsel mirasa atıftır.
- Siyasi Boyut: Günümüzde Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen Batı ile tam uyumlu hareket etmeyen; Rusya, Çin, Orta Doğu ve Afrika ile farklı ittifaklar kurabilen bir aktör olarak görülmektedir. Bu çok yönlü dış politika, bağımsızlık ruhunun güncel yansımasıdır.
2. Küresel Güney’in Yükselen Ülkesi
- Teorik Arka Plan: “Küresel Güney” kavramı, Soğuk Savaş sonrası dönemde “Üçüncü Dünya” yerine kullanılmaya başlanmış; daha çok Batı dışı ülkelerin ortak sorunlarını (kalkınma, sömürgecilik sonrası bağımsızlık, eşitsizlik) tanımlamak için kullanılır.
- Türkiye’nin Konumu: Türkiye, ekonomik olarak OECD üyesi bir ülke olsa da Batı merkezli hiyerarşide tam anlamıyla “merkez”e dahil edilmemiştir. Bu nedenle kendini hem Batı ile hem de Güney ülkeleriyle ilişkilendirebilen “yarı-periferi” konumunda bir devlettir. Xi’nin bu vurgusu, Türkiye’yi Çin’in liderlik etmeye çalıştığı “Batı-dışı dayanışma” kampının bir parçası olarak görme eğilimidir.
3. Önemli ve Büyük Ülke Vurgusu
- Jeopolitik Boyut: Türkiye, Asya ile Avrupa’yı bağlayan köprü konumuyla enerji hatları, ticaret yolları ve güvenlik açısından stratejik öneme sahiptir. Orta Koridor projesi ve Kuşak-Yol girişiminde kilit rol üstlenebilir.
- Demografik ve Askeri Güç: 85 milyona yaklaşan nüfusuyla, bölgesindeki en büyük insan kaynağına sahip ülkelerden biridir. Aynı zamanda NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahiptir.
- Kültürel Etki: Osmanlı mirası, İslam dünyasındaki saygınlığı ve Türk dünyası ile bağları, Türkiye’ye Çin’in gözünde “bölgesel değil, çok yönlü büyük güç” imajı kazandırır.
4. Akademik Yorum
Xi Jinping’in ifadesi, aslında bir dış politika stratejisinin parçasıdır. Çin, Batı hegemonyasına alternatif çok kutuplu düzen kurmaya çalışırken, Türkiye gibi “yarı-periferi” ülkeleri yanında görmek ister. Bu söylem, Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırmak değil, Batı dışı blokla daha fazla temas kurmaya teşvik etme amacını taşır.
Özetle Xi’nin sözleri, hem tarihsel (bağımsızlık ruhu), hem teorik (Küresel Güney), hem de jeopolitik (önemli ve büyük ülke) bağlamlarda Türkiye’nin uluslararası sistemdeki özgün konumuna işaret ediyor.
Harika, o zaman Xi Jinping’in Türkiye hakkındaki sözlerini merkez-çevre teorisi ve çok kutupluluk kavramlarıyla derinleştirelim:
1. Merkez-Çevre Teorisi Bağlamında Türkiye
- Teorinin Çıkışı: İktisatçı Immanuel Wallerstein’ın Dünya Sistemleri Teorisi’ne göre dünya ekonomisi merkez (core), yarı-çevre (semi-periphery) ve çevre (periphery) ülkelerden oluşur.
- Merkez: ABD, Batı Avrupa gibi teknolojik üstünlüğü, sermaye birikimi ve küresel norm koyma gücü olan ülkeler.
- Çevre: Kaynak sağlayan ama teknoloji ve sermayede bağımlı olan ülkeler (Afrika, Güney Asya’nın bazı bölgeleri).
- Yarı-Çevre: Hem merkezle ilişkisi olan hem de çevreye hükmeden, ara konumdaki ülkeler (Türkiye, Brezilya, Hindistan gibi).
- Türkiye’nin Konumu:
Türkiye, NATO üyesi olarak merkeze yakın dururken; Batı’ya tam entegre olamayan, çevreye hükmetme potansiyeli olan yarı-çevre ülkesidir.
- Batı ile askeri ittifakı ve gümrük birliği nedeniyle merkezle bağlantılıdır.
- Afrika, Orta Asya ve Orta Doğu’daki aktif politikalarıyla çevre ülkeler üzerinde nüfuz kurmaya çalışır.
- Çin’in “bağımsızlık ruhu” vurgusu, aslında Türkiye’nin merkeze tam boyun eğmeyen bu ara konumunu överek, onu Batı dışı bloğa daha çok çekme stratejisidir.
2. Çok Kutupluluk Bağlamında Türkiye
- Soğuk Savaş sonrası: 1990’larda dünya “tek kutuplu” (ABD hegemonyası) gibi görünüyordu. Ancak 2000’lerden itibaren Çin, Rusya, Hindistan ve bölgesel güçler yükseldi.
- Çok Kutupluluk (Multipolarity): Bugün uluslararası ilişkilerde güç, birkaç merkeze dağılmıştır. ABD hâlâ en güçlü aktör; ama Çin, AB, Rusya, Hindistan, Türkiye, Brezilya gibi aktörler “bölgesel kutuplar” olarak öne çıkmaktadır.
- Türkiye’nin Rolü:
- Batı’ya entegre bir ülke olmakla birlikte Rusya’dan S-400 alabilmesi, Çin ile ticaretini artırabilmesi, Afrika ve Türk dünyasında etkisini genişletebilmesi, onu çok kutuplu düzenin manevra kabiliyeti yüksek aktörlerinden biri haline getiriyor.
- Xi Jinping’in ifadesi, Türkiye’yi Batı’nın uydusu değil, kendi iradesiyle hareket edebilen bağımsız bir kutup olarak tanımlamaya dönüktür.
3. Akademik Derinlik
- Merkez-Çevre açısından: Türkiye, merkez (ABD-AB) ile çevre (Afrika-Orta Doğu) arasında bir köprü-yarı merkeztir. Xi, bu özelliğiyle Türkiye’yi Küresel Güney’in sesi olarak görmek ister.
- Çok Kutupluluk açısından: Türkiye, tek bir blokta erimeyen, farklı ittifaklarla oynayabilen dengeleyici güçtür. Çin için bu, ABD’nin tek kutuplu hegemonyasını kıracak bir ortak anlamına gelir.
Kısaca: Xi’nin bu sözleri, sadece övgü değil; Türkiye’yi çok kutuplu düzenin “yarı-merkez” ülkelerinden biri yaparak, Batı’ya alternatif küresel denkleme çekme çabasıdır.