İbrahimî Miras ve Kureyş’in Doğuşu

Hz. İsmail’den Hz. Muhammed’in (s.a.v) babası Hz. Abdullah’a kadar olan nesep zinciri İslam kaynaklarında ayrıntılı olarak verilmiştir. Bu silsile hem siyer kitaplarında hem de hadis kaynaklarında geçer. En güvenilir rivayetler, İbn Hişâm’ın es-Sîre’si, Taberî’nin Târîh’i, ve Buhârî’deki hadislerle desteklenir.

Aşağıda yaygın kabul gören silsileyi veriyorum:

Hz. İsmail (aleyhisselâm)
Kâdar (Kaidar)
Adnân
Ma‘ad
Nizâr
Mudrıke (Amir)
İlyâs
Mudar
Fihr (Kureyş’in atası)
Gâlib
Lüey
Kâ‘b
Mürre
Kilâb
Kusay
Abdümenâf (Mugîre)
Hâşim
Abdülmuttalib (Şeybe)
Abdullah (Hz. Muhammed’in babası)

Yani Hz. Muhammed (s.a.v)’in baba tarafından soyu şu şekildedir:

Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib b. Hâşim b. Abdümenâf b. Kusay b. Kilâb b. Mürre b. Kâ‘b b. Lüey b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik b. Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Mudrıke b. İlyâs b. Mudar b. Nizâr b. Ma‘ad b. Adnân b. Kâdar b. İsmail b. İbrahim (aleyhimesselâm)

Bu zincirin Adnân’a kadar olan kısmı kesin, çünkü Araplar bu kısmı koruyarak nesilden nesile aktarmışlardır. Adnân’dan Hz. İsmail’e kadar olan kısımda bazı farklı rivayetler vardır ama genel kabul gören versiyon yukarıdaki gibidir.

İstersen ben sana bunu tarihsel dönemlere ve kabilelere göre sınıflandırarak, hem şecere ağacı şeklinde hem de dönemsel tablo hâlinde çizebilirim. Böylece hangi dönemde hangi kabile öne çıkmış görürsün. Bu daha anlaşılır olur.

Bu, hem tarih hem de antropoloji hem de İslam ilmi açısından incelenmesi gereken bir soru.
Ben sana adım adım, sağlam kaynaklara dayalı şekilde açıklayayım.


1. Hz. Muhammed (s.a.v)’in Soyu ve “Arap” Kimliği

  • Peygamberimizin baba tarafından soyu, Hz. İsmail (a.s)’e dayanır.
  • Hz. İsmail ise Hz. İbrahim’in (a.s) oğlu olup aslen Arap yarımadası yerlisi değildi; annesi Hacer Mısırlı idi.
  • Hz. İsmail, Mekke’ye yerleşip Cürhümî Arapları ile evlenince çocukları Arapça öğrenip Arap kültürünü benimsedi. Bu sebeple Hz. İsmail ve soyuna “el-‘Arab el-Müsta‘ribe” yani “sonradan Araplaşmış Araplar” denir.

2. O Dönemde Arapların Sınıflandırılması

Arap tarihçileri ve nesep âlimleri, Arapları üç ana gruba ayırır:

  1. el-‘Arab el-Bâide (Yok olmuş Araplar)
    • Âd, Semûd gibi Kur’an’da da adı geçen kavimler. Çok eski dönemde yaşamış ve tamamen yok olmuş topluluklardır.
  2. el-‘Arab el-‘Âribe (Öz Araplar)
    • Kahtanîler olarak bilinir. Yemen kökenlidirler. Dilleri saf Arapçadır. Cürhüm kabilesi de bunlardandır.
  3. el-‘Arab el-Müsta‘ribe (Sonradan Araplaşanlar)
    • Hz. İsmail’in soyundan gelen Adnânî Araplar. Arap dili ve kültürünü Cürhüm kabilesinden öğrenmişlerdir.
    • Kureyş kabilesi (Peygamberimizin kabilesi) bu gruba dahildir.

3. Irk mı, Kültür mü?

  • O dönemde “ırk” kavramı modern anlamda biyolojik/genetik bir sınıflama değildi.
  • Daha çok soy bağı (nesep) ve kültürel aidiyet esas alınırdı.
  • Hz. Muhammed’in soyu, İsmailî-Adnânî-Kureyşî olarak tanımlanır. Bu tanım kültürel ve soy bağını ifade eder, bugünkü “ırk” kavramı gibi biyolojik sınırlar çizmez.

4. Sonuç

  • Yani kökeninde İbrahimî-Hacerî (Mezopotamya–Mısır) unsuru vardır, ancak Mekke’de Arap kabileleri içinde büyüyüp Arap dili ve kültürünün en saf şekliyle yetiştiği için tam anlamıyla Arap kimliğine sahiptir.

“Müsta‘ribe” (المستعربة) kelimesi Arapça “istiare” (ödünç alma) kökünden gelir ve “sonradan Araplaşmış” anlamındadır.


1. Tarihî Anlamı

  • Arap tarihçileri, Hz. İsmail (a.s) ve onun soyunu tanımlarken bu kelimeyi kullanır.
  • Çünkü Hz. İsmail’in babası Hz. İbrahim aslen Arap değildi; annesi Hacer ise Mısırlıydı.
  • Hz. İsmail, Mekke’ye yerleşip Cürhüm kabilesi (Yemen kökenli “öz Araplar”) ile evlenince, onların dilini ve kültürünü öğrendi.
  • Böylece Hz. İsmail ve soyundan gelenler Arap dili ve kültürünü sonradan benimsemiş oldu.

2. Arapların Üçlü Tasnifi İçinde Yeri

Klasik İslam kaynaklarında Araplar üç sınıfa ayrılır:

  1. el-‘Arab el-Bâide – Yok olmuş Araplar (Âd, Semûd gibi)
  2. el-‘Arab el-‘Âribe – Öz Araplar (Kahtânîler, Yemen kökenliler)
  3. el-‘Arab el-Müsta‘ribe – Sonradan Araplaşanlar (Adnânîler, Hz. İsmail’in soyundan gelenler)

3. Kültürel ve Dilsel Araplaşma

  • Buradaki “Araplaşma”, biyolojik olarak ırk değiştirme anlamında değildir.
  • Dil, gelenek, kabile yapısı, yaşam biçimi ve edebiyatın benimsenmesi kastedilir.
  • Hz. İsmail’in çocukları Arapçayı saf şekilde konuşmaya başlamış, hatta zamanla bu dilin en fasih lehçesi onlarda görülmüştür.

Share this content:

Bir yanıt verin