Kâbe’nin İnşasında Zamanlar Arası Yolculuk: Âdem’den İbrahim’e Beytullah’ın Hikmeti”

Bir zamanlar İbrahim… Beytullah’ın temellerini yükseltiyordu” Bir görüşe göre Kâbe, Adem (a.s) zamanında gökten indirildi. O zaman biri doğuya biri batıya bakan iki kapısı vardı. Adem (a.s), Hindistan’dan Kâbe’ye hac ziyaretinde bulunmak üzere geldi, melekler onu kırk fersah yürüyerek karşıladılar. Adem (a.s) Kâbeyi tavaf ederek içine girdi. Sonra Kâbe, Nuh (a.s) tufanı sırasında göğe kaldırıldı. Ardından İbrahim (a.s) zamanında bir kez daha indirildi. İbrahim, Kâbe’yi ziyaret etti, temellerini yükseltti, iki kapısından birini kapatarak geriye tek kapı bıraktı. Bazıları şöyle anlatmışlardır: Sonra Mekke yakınlarında bulunan Ebu Kubeys Dağı sarsılıp yarıldı ve içinden Haceru’l Esved çıktI

Bu anlatı, Hz. Âdem, Hz. Nuh ve Hz. İbrahim dönemlerinde Kâbe’nin geçirdiği safhaları içeren klasik İslâmî rivayetleri, tarihî kaynakları ve tasavvufî bakış açılarını bir araya getirmektedir. Aşağıda bu rivayetleri akademik ve ilmi bir temelde detaylıca açıklıyorum:


1. Kâbe’nin İlk İnşası ve Adem (a.s) Rivayeti

a. Adem ile Kâbe’nin İlişkisi

  • İbn Kesîr, “el-Bidâye ve’n-Nihâye” adlı eserinde, Kâbe’nin Hz. Âdem tarafından yapılan ilk bina olduğuna dair rivayetler aktarır.
  • Bazı rivayetlere göre Kâbe, yeryüzünde inşa edilen ilk binadır (Bakara 2/127’nin tefsiriyle ilişkilendirilir).
  • Rivayetlerde, meleklerin yeryüzünde Hz. Âdem için Beytullah’ın ilk temelini attıkları, sonra da bu yapının Nuh Tufanı sırasında yerle bir olduğu ifade edilir (bk. Taberî, Câmi‘u’l-Beyân).

b. Gökten İndirilen Beyt

  • Bazı müfessirler ve muhaddisler, gökten indirilen yapının, “el-Beytü’l-Ma‘mûr’un bir yansıması” olduğunu söylerler. (bk. Buhari, Enbiya, 43)
  • Bu, semadaki meleklerin tavaf ettiği evdir. Dünya üzerindeki Kâbe’nin, bu semavî yapının izdüşümü olduğuna inanılır.

2. Nuh Tufanı ve Kâbe’nin Kaybolması

  • Nuh (a.s) tufanı sırasında, birçok rivayete göre Kâbe yıkılmış ya da göğe kaldırılmıştır.
  • Bu olayla birlikte yerinden tamamen silinmiş ve sadece “temel izleri (kavaid)” kalmıştır. Bu bilgi, Bakara 2/127’deki “ve iz yerfeu İbrahîmu’l-kavaide” ayetiyle bağlantılıdır.

3. İbrahim (a.s) ve Kâbe’nin Yeniden İnşası

a. Kur’ânî Temel: Bakara 2/127

“Hani İbrahim ve İsmail, Beyt’in temellerini yükseltiyorlardı: ‘Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz Sen işiten ve bilensin.’”

  • Bu ayet, İbrahim (a.s) ve oğlu İsmail (a.s)’in, daha önceki temeller üzerine Kâbe’yi yeniden inşa ettiğini gösterir.
  • Ayette geçen “yarfa‘u’l-kavâid” ifadesi, “temelleri yükseltiyorlardı” anlamına gelir; bu da, önceden mevcut bir yapının yeniden canlandırıldığını ortaya koyar.

b. Kapıların Kapatılması

  • Bazı tarihçiler, İbrahim (a.s)’in iki kapılı olarak yaptığı Kâbe’nin sonradan tek kapıya indirildiğini, bunun da güvenlik veya yön tayini gibi pratik nedenlerle yapıldığını söylerler. (bk. Ezraki, Akhbar Mekke)

4. Ebu Kubeys Dağı ve Hacerü’l-Esved Rivayeti

  • Rivayetlere göre, tufan sırasında göğe kaldırılan Hacerü’l-Esved, Mekke’deki Ebu Kubeys Dağı‘nda muhafaza edilmiştir.
  • Hz. İbrahim, Kâbe’yi inşa ederken bu taşı yerine koymak istemiş, Allah da taşı dağın içinden çıkarmıştır.
  • Bu bilgi, özellikle İbn Hişâm, Ezrakî ve Fâkihî gibi Mekke tarihi kaynaklarında geçer.

5. İlmî ve Sembolik Yorumu

a. Tasavvufî Bakış

  • Tasavvufî yorumcular, Beytullah’ı kalbin sembolü olarak görürler. Kâbe’nin inişi, yükselişi ve yeniden inşası, kalbin saflaştırılması, mahv, fenâ ve bekâ süreçlerini temsil eder.
  • Hacerü’l-Esved’in Ebu Kubeys Dağı’ndan çıkışı da, kalpte gizlenmiş ilâhî sırların yeniden zuhurunu simgeler.

b. Tarihî-Sosyolojik Perspektif

  • Bu rivayetler, İslam öncesi Arapların kutsal mekân bilincini, ata geleneği üzerinden meşrulaştırma çabalarının izlerini taşır.
  • Ayrıca Kâbe’nin yeniden inşası, İbrahimî mirasın Mekke’deki meşruiyetinin temelidir.

Sonuç

Bu anlatı, hem rivayet zincirleriyle desteklenmiş tarihî bir anlatı, hem de teolojik ve sembolik anlamlar taşıyan bir inşa süreci olarak değerlendirilmelidir.

  • Kur’an’daki ayetler, bu rivayetlerle uyum içinde yorumlandığında İslam tarihindeki bütüncül kutsal mekân fikri daha iyi anlaşılır.
  • İbrahim (a.s)’in yaptığı bu yeniden inşa, tecdid (yenileme) ve ihya (diriltme) kavramlarının da ilk örneklerinden sayılabilir.

El-Beytü’l-Ma‘mûr (ٱلْبَيْتُ ٱلْمَعْمُورُ), İslâmî kaynaklarda semavî âlemde bulunan ve meleklerin ibadet maksadıyla ziyaret ettiği kutsal bir yapı olarak tanımlanır. Kur’ân-ı Kerîm’de sadece bir kez, Tûr Sûresi 4. ayette geçer:

“Ve’l-beyti’l-ma‘mûri”
“Ve mamur eve andolsun.”


1. Lügat ve Anlam

  • Beyt: Ev, yapı, harem.
  • Ma‘mûr: İmar edilmiş, dolup taşan, terk edilmemiş.
  • Yani: “İmar edilmiş, sürekli ibadetle dolu olan kutsal yapı” anlamına gelir.

2. Hadislerdeki Açıklamalar

  • Sahih hadislerde, özellikle İsra-Miraç hadislerinde, el-Beytü’l-Ma‘mûr’un yedinci kat semada olduğu bildirilir.
  • Buhari ve Müslim‘de geçen rivayetlerde, Peygamber Efendimiz (sav) Miraç gecesi yedinci kat gökte Hz. İbrahim’i bu evin yanında görür:

“Sonra yedinci kat semaya çıkarıldım… Orada İbrahim (a.s)’ı gördüm. Sırtını el-Beytü’l-Ma‘mûr’a yaslamıştı. Her gün yetmiş bin melek ona girer, bir daha dönmez.”
(Buhârî, Bedʾü’l-Halk 6; Müslim, İman 259)

Bu hadis, el-Beytü’l-Ma‘mûr’un:

  • Meleklerin tavaf ettiği,
  • İnsanların yeryüzünde yaptığı ibadetlere semavî bir karşılık teşkil eden,
  • Kâbe’nin gökteki izdüşümü olduğu fikrine temel sağlar.

3. İslâm Âlimlerinin Yorumu

a. Kâbe’nin Semavî Karşılığı

  • Müfessirler (İbn Kesîr, Râzî, Taberî), el-Beytü’l-Ma‘mûr’un Kâbe’nin gökteki karşılığı olduğunu belirtir.
  • Nasıl yeryüzündeki Müslümanlar Kâbe’yi tavaf ediyorsa, gökte de melekler el-Beytü’l-Ma‘mûr’u tavaf ederler.

b. İbn Abbas ve Diğer Rivayetler

  • İbn Abbas: “el-Beytü’l-Ma‘mûr, yedinci semadadır. Her gün 70.000 melek orayı tavaf eder, kıyamete kadar bir daha geri dönmezler.”
  • Bu, meleklerin sayısının sonsuzluğunu ve bu evin devamlı ibadetle dolu olduğunu gösterir.

4. Tasavvufî Yorum

  • Beytü’l-Ma‘mûr, insan ruhunda “kalbin en saf merkezi” ile özdeşleştirilir.
  • Kalp de daima Allah’a yönelmiş, “mamur” hâlde olmalıdır.
  • Kâbe’nin Beytü’l-Ma‘mûr’a izdüşümü olduğu gibi, insan kalbi de arşın izdüşümüdür.

5. Yahudi ve Hristiyan Geleneklerinde Karşılığı

  • Yahudi kaynaklarında “semavî mabed” (Heikhal haShamayim) fikri vardır.
  • Hristiyanlıkta da cennetteki tapınak, meleklerin ibadetgâhı olarak tasvir edilir (Bkz. Vahiy 11:19).

Sonuç:

El-Beytü’l-Ma‘mûr, gökteki mukaddes mabed, Kâbe’nin semavî yansıması, meleklerin aralıksız ibadet ettiği yerdir.
Bu kavram, İslâm kozmolojisinde, kutsal mekânların çok katmanlı yapısını ortaya koyar:
Yeryüzünde Kâbe, gökyüzünde Beytü’l-Ma‘mûr ve Arş ile tamamlanır.

Share this content:

Bir yanıt verin